Haber: Meltem Uygun Lou Andreas-Salome, 12 Şubat 1861 yılında Rus İmparatorluğu'nun St.Petersburg kentinde doğmuştur. Zengin bir ailenin disiplinli ve sert mizaçlı general bir babanın kızı olarak dünyaya gelmiştir. Ancak bu durum Lou Salome'un kural, gelenek, adet, toplum baskısını aldırmayan başına buyruk bir kadın olarak büyümesini engellemedi. 16 yaşında eğitim gördüğü Reform kilisesinin papazı Hermann Dalton …
Haber: Meltem Uygun

Lou Andreas-Salome, 12 Şubat 1861 yılında Rus İmparatorluğu’nun St.Petersburg kentinde doğmuştur. Zengin bir ailenin disiplinli ve sert mizaçlı general bir babanın kızı olarak dünyaya gelmiştir. Ancak bu durum Lou Salome’un kural, gelenek, adet, toplum baskısını aldırmayan başına buyruk bir kadın olarak büyümesini engellemedi.
16 yaşında eğitim gördüğü Reform kilisesinin papazı Hermann Dalton ile bazı sorunlar yaşaması sonucu kiliseden ayrıldı. Fakat bu durum entelektüel bilgi birikiminin oluşmasını engellemedi.

Daha sonra Salome, kendisinden 25 yaş büyük olan papaz Hendrik Gillot’dan felsefe, dünya dinleri, Fransız ve Alman edebiyatı alanlarında eğitimler almıştır. İkisi birlikte birçok yazar ve filozof ile teolojik ve din konuları üzerine çalışmışlardır. Bu çalışmalar ile Salome, zamanın en önemli insanları ile karşılaşmıştır. Papaz öğrencisi Salome o kadar aşık olmuştur ki karısını boşayıp onunla evlenmek istese de Salome evliliğe ve cinselliğe olan uzaklığından kabul etmeyip sadece arkadaş kalmışlardır.

“Kesinlikle kendi hayatımı yaşayabilirim. Ve ne olursa olsun bunu yapacağım. Böyle davranarak hiçbir ilkeyi temsil etmiyorum; ama çok daha güzel, benim içimde olan bir şeyi, tamamen sıcaklığı olan, neşe dolu ve kaçıp gitmeye çalışan bir şeyi temsil ediyorum.“
Bu sözlerinden de anlaşılabileceği üzere Salome döneminin toplumsal normlarını yıkan, kendi özgürlüğünü ve entelektüel gelişimini düşünen bir kadındır. Ve bu özelliği ileride birçok entelektüel erkeğinde etkilemesine sebep olmuştur. Zürih’te teoloji, felsefe ve sanat tarihi okuması ile yıllar içinde “Tanrı’nın var olmamasının imkansız olduğu kadar, benim de bir dogmaya inanmam imkansız” diyerek düşüncelerinin kesinliğini vurgulamıştır.

21 yaşında yaşadığı sağlık sorunu nedeniyle annesiyle birlikte Roma’da o dönemin devrimcilerinden Malwida von Meysenbug’un evinde kalmışlardır. Burada Salome, Nietzsche ile arkadaş olmuştur. Nietzsche, Salome ile din konusunda yaptığı sohbetler ve kafeslenmeyen ruhundan etkilenmiştir ve tek taraflı bir aşk yaşamaya başlamıştır. O dönem 37 yaşında olan tarihin en karamsar filozofu Nietzsche, hayatında ilk defa mutluluğu arıyordu ve Nietzsche Ağladığında isimli kitabında şöyle bahseder:
“Hangi yıldızlardan düşüp birbirimizi bulduk biz. Bu kadar düz bir cümlenin bu kadar karmaşık olmasına neden olan kadın.”

Lou için, evlilik sevginin katilidir, arkadaşlık sevgiye daha da kötüsü cinselliğe dönüşerek yok olma riskinden kurtulmalıdır. Bu düşünce ile kendisine evlenme teklifi eden Paul Ree ve Nietzsche tekliflerini reddeder. Fakat Frederich Andreas’ın teklifini kabu ederek 34 yaşına kadar bekaretini muhafaza eder. Ancak geç yaptığı evlilik döneminde de Rainer Maria Rilke ve Sigmund Freud ile flörtleşir.
Salome,tek gerçeklik olarak Rilke’yi ve onun “büyük bir sesizlik ve doğallıktan gelen” aşkını kabul eder. Rilke ise Lou’yu bir yuva, yol gösterici, bir anne olarak görmüştür ve Lou’nun aşkı karşısında bir pervane gibidir. Rilke Lou’ya olan aşkını şu sözlerle özetler:
“(..) senin sınırlarına tozlu basit halde gelen güneş ışını, ruhunun parlak dalgasında bin kat berrak ve parlak oluyor. Benim berrak kaynağım , dünyayı senden görmek istiyorum, çünkü o zaman yanlız seni, seni seni görüyorum.”

50 yaşında psikanalizle ilgilenmeye başlayan Lou, Freud ile tanışmak ister ve ona mektup yazar. Doğallığı ve birikimiyle büyülendiği Freud ile Narsisizm konusunda çalışmaya başlar. 25 yıllık mesleki konularada mektuplaşmaları, Lou’nun mesleki gelişimine büyük katkı sağlarken Freud’un Lou’ya aşık olmasına neden olur. Ve Freud’e Lou’nun ölümünden sonra “ona duyduğum aşkı ve hayranlığı söylemiş olmayı isterdim” itirafında bulunmuştur.
Lou Salome, kendini “ben” olarak tanımlayabilen , hayatın karşısında tüm “ben”cilikleriyle durabilen, yaşamı “kendi ideal durumlarına” göre yaşayabilen ender insanlardan biridir. Onun etrafında entelektüel çevre üzerindeki çarpıcı etkisi, onun hayatın karşısında “kendi ideal durumuna” göre yaşama cesaretini göstermesinden kaynaklanmaktadır.