Mimar Sinan ve Su
Mimar Sinan kimdir?
1490’da Kayseri’nin Ağırnas köyünde doğdu. 22 yaşında Yavuz Sultan Selim’in hükümdarlığı sırasında başlatılan ve Rumeli‘de olduğu gibi Anadolu‘dan da asker devşirmeyi öngören yeni bir uygulama nedeniyle İstanbul‘a gelişinin ardından, orduya asker yetiştiren Acemi Oğlanlar Ocağı‘na giren ve dülgerliği öğrenen Sinan, burada, yapı işlerinde de görev alırken, çağın önde gelen mimarlarının yanında çalışma fırsatını da elde etti. Çaldıran’da, Mısır’da bulunduğu seferlerden sonra yeniçeri ocağına alındı.
Bağdat seferinde Van Gölü’nün üstünden geçecek 3 gemiyi başarı ile tamamladıktan sonra Haseki ünvanını aldı.1538’deki Moldovya seferinde Prut Irmağı’nın üzerinde ordunun geçmesi gereken ve bataklık sebebiyle bir türlü tamamlanamayan köprüyü kısa sürede tamamladı. 1539 yılında geçen yıl Moldovya seferinde yüksek dergah mimarları başkanı olan Mimar Acem Ali vefat edince onun yerine saray mimarı oldu. Mimar Sinan’ın Eserleri Osmanlı’nın yükseliş döneminde, 3 padişah ile yaklaşık 50 sene çalışan Mimar Sinan o dönem ki Osmanlı İmparatorluğunun gücünden faydalandı ve bu gücü günümüzde bile hissettirecek kadar mükemmel bir şekilde simgeledi.
İstanbul’a Suyun Gelişi
İstanbul, Edirne, Şam, Halep, Mekke ve daha bir çok şehirde tam 375 eser ve hikayeler bıraktı. İşte o hikayelerden en yürek burkanı; Kırk çeşme suları İstanbul’da zamanla artan su sorununu çözmek için Kanuni’nin emriyle yapılan su yolu, döneminin en iyisi olmakla beraber yapısı ve hacmi bakımından Mimar Sinan’ın en büyük ve en önemli eseridir. Kanuni bir gün av maksadıyla bulunduğu Kağıthane civarlarında eski bir su yolu görür ve bu civarlardan İstanbul’a su getirilmesinin mümkün olup olmadığını öğrenmek için Mimar Sinan’a araştırma emri verir.
Mimar Sinan Belgrad ormanından gelen suları inceler, kanalın mümkün olduğunu padişaha arz eder. Dönemin paşaları gerek maliyeti, gerekse İstanbul nüfusunun artması endişesiyle projeye karşı çıkar. Öyle ki Süleymaniye camii 35 milyon akçeye yapılmışken bu su yolu 50 milyon akçeye mâl olmuştur.
Rivayete göre Kanuni Sultan Süleyman “Mimarbaşı, İstanbul’a su getirmek mümkün müdür?” diye sorduğunda Kocasinan” mümkündür fakat altın dolu keseleri uç uca dizmeniz gerekir padişahım” şeklinde cevap verir. Sultan ise “Mimarbaşı mimarbaşı! Sen İstanbul’a suyu getir, ben keseleri uç uca değil yan yana dizmeye de razıyım.” der. Nihayetinde 1554te başlayan çalışmalar 1563te bitirilir.
Mimar Sinan İstanbul’a suyu getirir. Bu suyu akıtmak için belirli yerlere çeşmeler yapar. Bu çeşmelerin sayısı da kırkı bulur. O dönemde musluk icat edilmediğinden sular boşa akar. Projenin çok maliyetli olması sebebiyle suyun boşa akmasını istemeyen padişah ferman çıkarır. Der ki “Çeşmeler halkın malıdır. Evlere yer altından gizli bir şekilde su çekilerek bu çeşmeler kullanılamaz.” Çeşmelere lüleler takılır. Kanuni Mimar Sinan’a; “İstanbul’a kırk çeşmeyi sen getirdin. Bu su sana helaldir.” der, Mimar Sinan’a özel evine bir lüle su çektirir.
Cezası
Zaman gelir geçer. Kocasinan yaşlanır. Padişahlar değişir. Bir gün kapısı çalar büyük mimarın. Gelen Topkapı postacısıdır. Mimar Sinan’ı duruşmaya götürür. Divan huzuruna çıktıktan sonra sorulur. “Suyun evde şahsi kullanımının yasak olduğu fermandır. Senin evinde özel su varmış?” Mimar Sinan cevap verir, suyun dönem padişahı Kanuni tarafından kendisine hizmetleri karşılığında tahsis edildiğini söyler. Fakat elinde bunun doğruluğunu kanıtlayan ferman yoktur. Çünkü mimar o dönemde padişahtan ferman istemeye biraz çekinmiş, biraz da gerek duymamıştır. Divan üyeleri şaşırır kalır, en sonunda Sinan’ın suyu kesilir.
Üstüne sene geçer. Mimar Sinan hastalanır. Evinde dinlenirken dudaklarına bez ile su çalınmasını rica eder. Evdekiler bakar çeşmesinden su akmaz. İstanbul’a suyu getiren Mimar Sinan evinde susuz vefat eder. Bu topraklarda, hiçbir başarı cezasız kalmaz.