Göbeklitepe: Tarihin Sıfır Noktası
Yazı: Semanur Demir
Göbeklitepe, şimdiye kadar keşfedilen dünyanın en eski yapısı olarak bilinir. Milattan önce 9600-9500 yıllarına tarihlenen bu yapının çevresinde hiçbir yerleşim yeri bulunmamasından dolayı yaygın görüş Göbeklitepe’nin avcı-toplayıcıların ritüellerinin yapıldığı bir tapınak olduğudur. Göbeklitepe, üzerinde hayvan figürleri ve soyut semboller barındıran T şeklindeki dikilitaşlarla dikkat çekmektedir. Bu taşlar, her biri 40-50 ton ağırlığında ve 4 ile 6 metre uzunluğundadır ve muhtemelen 2 km uzaklıktan getirilmişlerdir.
Göbeklitepe’nin keşfi, avcı-toplayıcı toplulukların düşünüldüğünden daha karmaşık bir dünya görüşüne ve sanatsal ilgiye sahip olduğunu göstermiştir. Bu yapı, toprağın farklı katmanları incelenerek bilinçli bir şekilde kapatıldığı anlaşılan, su kanallarıyla donatılmış bir komplekstir. Tarih boyunca insanlık, ibadet yerlerini korumaya çalışmıştır. Göbeklitepe’nin üstünün bilinçli bir şekilde kapatılması onun bir tapınak olduğu fikrini desteklemekle birlikte günümüze kadar ulaşmasını sağlamıştır. Taşların hizalanışından anlaşılan o ki, merkezde bir eylem (tiyatro, ritüel) yapılmakta ve etrafındakiler de onu izlemektedir. Tüm bu uğraş, avcı-toplayıcı insanların ibadetlerini öylesine sıradan bir ortamda değil bir kompleks içerisinde gerçekleştirdiğini gösteriyor. Bu durum, tapınağın sadece bir ibadet yeri olmaktan öte, kadim bir bilgi ve inanç sisteminin parçası olduğunu düşündürmektedir. Ayrıca, bazı araştırmacılar Göbeklitepe’nin bir gözlemevi veya mitolojik Aden bahçesi olduğunu, hatta bazı teorilere göre bir Şaman tapınağı veya uzaylıların merkezi olabileceğini iddia etmektedir. Ancak, yazılı kaynakların olmaması nedeniyle bu iddialar kesinlik kazanmamıştır.
Göbeklitepe’nin keşfi, medeniyetin kökenleri ve gelişimi hakkındaki mevcut anlayışımızı sorgulamamıza yol açmıştır. Sanılanın aksine ilk insanın da dahil olduğu avcı-toplayıcı grubun ilkel, yabani, vahşi, salt avcılık ve toplayıcılık yaptığına yönelik öneriler doğru değildir. Bu yapı kendilerine çanak çömlek bile yapamayan, yerleşik hayatı ve tarımı keşfetmemiş insanların beyin gelişimi konusunda yanıldığımızı bize gösterir nitelikte. Anadolu ve Mezopotamya’daki daha sonraki uygarlıkların tapınakları ve inanç sistemleri ile benzerlikler gösteren bu yapı, medeniyetin sadece Antik Yunan’da başlamadığını, Mezopotamya’nın da önemli bir gelişim noktası olduğunu ortaya koymaktadır. İslam filozofu Farabi’nin belirttiği gibi, felsefenin bu bölgedeki Keldanilerden başlayarak Mısır, Yunan, Süryani ve Arap kültürlerine aktarıldığı görülmektedir. Göbeklitepe, sadece tarihsel bir keşif olmanın ötesinde, insanlık tarihinin ve medeniyetin kökenlerine dair düşüncelerimizi yeniden şekillendiren bir bulgudur. Bu, geçmişin karanlıkta kalmış bilgi ve inanç sistemlerine ışık tutarak, insanlık tarihinin çok daha eski ve karmaşık bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir.
KAYNAKÇA
İNSANLIĞIN EN ESKİ TAPINAĞI GÖBEKLİTEPE TEOLOJİK OLARAK BİZE NE SÖYLER? / Hasan ÖZALP
https://dergipark.org.tr/en/pub/bilimname/issue/14233/402668
Anadolu’da İlk Tapınak: Göbeklitepe / Ali Osman Kurt
http://cuid.cumhuriyet.edu.tr/en/pub/issue/29944/334942?publisher=cumhurilhyt
GÖBEKLİTEPE ŞAMANLARI VE ÜRETTİKLERİ KOZMİK SEMBOLLER / Özgür Barış ETLİ
https://www.academia.edu/download/41033552/gobeklitepe_samanlari.pdf