Cumhuriyet ve Atatürk Orman Çiftliği
Yazı: Cihan Akın Günaydın
Yıl 1925… Cumhuriyet’in ilanından iki yıl sonra… İmkansızı başaran Atatürk ve arkadaşlarının bir ülkeyi tepeden tırnağa; eğitimden, tarıma, sanattan, bilime kadar yeniden inşa ettiği yıllar… Yani Türkiye Cumhuriyet’ini, ‘ muasır medeniyet seviyesine’ çıkarma adımlarının atıldığı yıllar…
İşte o yılın ilkbaharında yeni başkent olmuş Ankara’da yeni bir milat yazılıyor. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik başarılar ile desteklenmedikçe kazanılan zaferlerin ‘payidar’ olmayacağına dair inancının miladı bu…
Paşa, yerli-yabancı birçok tarım uzmanını köşküne davet ediyor ve Ankara’nın yanı başında büyük bir çiftlik kurmak istediğini, bunun için yer aramalarını emrediyor.
Uzmanlar endişeleniyorlar. Neden mi? Heyette yer alan bir uzmanın ağzından öğrenelim:
“ Çiftlik yeri için uzun boylu dolaşmaya ve Ankara’nın çevresinde başta başka tabiat hususiyetleri aramaya lüzum görmemiştik. Sebep, basitti. Kıraç bir bozkırın ortasında bir orta çağ şehri… Ağaç yok, su yok, hiçbir şey yok. Böyle bir noktada hazırlanmış ve müsait şartlar taşıyan yerler nasıl bulunabilir?”
Uzmanlar yine de araştırmalarına devam ediyorlar ve bugünkü çiftlik yerini de inceliyorlar ama burasını, ‘tabiatın hiç cömert davranmadığı’ bir yer olarak, değerlendiriyorlar. Hatta Tarım Bakanlığı uzmanlarından Schmit, “Bu öyle bir teşebbüstür ki, bu elverişsiz koşullarda ya sabır tükenir ya da para” değerlendirmesinde bulunuyor.
Atatürk: “Biz ıslah etmezsek kim edecek?”
Tetkikler bitiyor ve sonucu Büyük Önder’e arz ediyorlar. Atatürk, elleriyle bugünkü çiftliğin olduğu yeri işaret ediyor ve soruyor:
“Burayı gezdiniz mi?”
Uzmanlar, ‘bu yerin, çiftlik kurulması için gerekli vasıflardan hiç birini taşımadığına ve bataklık, çorak, fakir bir yerle karşı karşıyla olduklarını’ dair kanaatlerini bildiriyorlar.
İşte Atatürk’ün cevabı:
“İşte istediğiniz yer böyle olmalıdır. Ankara’nın kenarında, hem batak, hem çorak, hem de fena yer. Bunu biz ıslah etmezsek, kim gelip, ıslah edecektir?”
Zoru başarmak!
Böylece çiftliğin kurulma çalışmaları başlıyor. İlk etapta merhum Abidin Paşa’nın eşi Faika Hanım’a ait olan arazi üzerinde çalışılıyor. Atatürk’ün bu verimsiz topraklara ederinin üzerinde bir değer biçmesi ve kendi kaynaklarıyla ödeme yapmaya başlaması, kısa sürede Çiftlik arazisinin genişlemesine yol açıyor.
Bu yeni satışlarla birlikte, Etimesgut, Balgat, Çakırlar, Güvercinlik, Macun, Tahar ve Yağmur Baba çiftlikleri de araziye ekleniyor ve 55 bin 538 dekarlık bir ölçeğe ulaşılıyor.
Sıra geliyor işletme planlarına… Önce arazi düzenleniyor, iyileştiriliyor ve işletmeye hazır hale getiriliyor. Büyük Önder’in o dönemin modern tarım tekniklerinin ilk örneklerini, çiftliğe aktarmasıyla, o kıraç topraklarda; birkaç yıl içinde müthiş bir değişim yaşanıyor. Hatta mesire yeri olarak halkın ziyaretine dahi açılıyor.
Çiftlik’in misyonu
Tarihe geçen bu girişim, öyle büyük başarılara sahne oluyor ki, yıllarca tarım ve hayvancılık konusunda çığır açan çalışmalar burada yapılıyor. Ve Çiftlik, çok önemli bir misyon üstleniyor:
“Halka gezecek, eğlenecek ve dinlenecek sıhhi yerler, hiylesiz ve nefis gıda maddeleri temin eylemek”
1937 yılına gelindiğinde, Atatürk, diğer çiftlikleriyle birlikte Atatürk Orman Çiftliği’ni de milletine hediye etmek istiyor ve mülklerinin ve çiftliklerinin millete devri için işlemleri başlatıyor. Öncelikle Tapu İdaresi’ne direktif veriyor ve hazırlanan devir belgelerini imzalamak üzere Çiftlik içinde yer alan Marmara Köşkü’ne geliyor. Bir ay sonra Başbakanlığa yazdığı 11 Haziran 1937 tarihli tezkere ile hayvan varlığı ve demirbaşları ile birlikte bütün tesislerin, Hazine’ye bağışlandığını bildiriyor.
Atatürk’ün kurduğu çiftliklerin, Hazine’ye devri ile ilgili feragat mektubunda yer alan ifadeler ise sonsuza kadar sürecek dersler içeriyor.
İşte bir tanesi:
“…Çiftliklerin yerine göre araziyi islâh ve tanzim etmek, muhitlerini güzelleştirmek, halka gezecek, eğlenecek ve dinlenecek sıhhi yerler hiylesiz ve nefis gıda maddeleri temin eylemek, bazı yerlerde ihtikârla fiili ve muvaffakiyetli mücadelede bulunmak gibi hizmetleri de zikre şayandır…”
Artık milletin!
Bu aşamadan sonra Gazi Orman Çiftliği’nin, yeni bir statüye ve işletme yapısına ihtiyaç kavuşturulması gereği ortaya çıkıyor. Ve 13 Ekim 1938 tarihinde -diğer ziraat işletmelerinin de bir üst yapısını oluşturan- Devlet Ziraat İşletmesi Kurumu’na bağlanıyor.
Devlet Ziraat İşletmesi Kurumu, 28 Şubat 1950 tarihinde kapatılınca, Çiftlik, Devlet Üretme Çiftlikleri bünyesine alınıyor. Bundan kısa bir süre sonra yeni bir kanun tesis ediliyor ve 1 Nisan 1950 tarihinde yürürlüğe giren, 5659 sayılı Kanun ile çiftliğin adı Atatürk Orman Çiftliği diye değiştiriliyor. Bu kanunla, Çiftlik, bugünkü statüsüne de kavuşmuş oluyor.
Günümüz
Günümüzde, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlı tüzel kişiliğe haiz bir kamu kuruluşu olarak çalışmalarını sürdüren, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü’nün faaliyetleri, her yıl, Sayıştay tarafından inceleniyor ve rapora bağlanıyor. Bu raporlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi KİT Komisyonu tarafından görüşülerek onaylanıyor.
Millete Devir Mektubu
(Atatürk’ün kurduğu çiftlikleri, Hazine’ye devri ile ilgili feragat mektubu)
T.C. Riyaseti
4/5430
Başvekâlete
“Malum olduğu üzere ziraat ve zirai iktisat sahasında fenni ve ameli tecrübeler yapmak maksadile muhtelif zamanlarda memleketin muhtelif mıntıkalarında müteaddit çiftlikler tesis etmiştim.
On üç sene devam eden çetin çalışmaları esnasında faaliyetlerini; bulundukları iklimin yetiştirdiği her çeşit mahsulâttan başka, her nevi ziraat sanatlarına da teşmil eden bu müesseseler; ilk senelerden başlayan bütün kazançlarını inkişaflarına sarf ederek, büyük küçük müteaddit fabrika ve imalathaneler tesis etmişler, bütün ziraat makine ve aletlerini yerinde ve faydalı şekilde kullanarak, bunların hepsini tamir ve mühim bir kısmını yeniden imal edecek tesisat vücuda getirmişler, yerli ve yabancı birçok hayvan ırkları üzerinde çift ve mahsul bakımından yaptıkları tetkikler neticesinde, bunların muhite en elverişli ve verimli olanlarını tespit etmişler, kooperatif teşkili suretiyle veya aynı mahiyette başka suretlerle civar köylerle beraber faydalı şekilde çalışmışlar, bir taraftan da iç ve dış piyasalarla daimi ve sıkı temasta bulunmak suretile, faaliyetlerini ve istihsallerini bunların isteklerine uydurmuşlar ve bu gün her bakımdan verimli, olgun ve çok kıymetli birer varlık haline gelmişlerdir.
Çiftliklerin yerine göre araziyi islâh ve tanzim etmek, muhitlerini güzelleştirmek, halka gezecek, eğlenecek ve dinlenecek sıhhi yerler, hiylesiz ve nefis gıda maddeleri temin eylemek, bazı yerlerde ihtikârla fili ve muvaffakiyetli mücadelede bulunmak gibi hizmetleri de zikre şayandır.
Bünyelerinin metanetini ve muvaffakiyetlerinin temelini teşkil eden geniş çalışma ve ticari esaslar dâhilinde idare edildikleri ve memleketin diğer mıntıkalarında da, mamülleri tesis edildiği takdirde, tecrübelerini müspet iş sahasından alan bu müesseselerin, ziraat usullerini düzeltme, istihaslatı artırma ve köyleri kalkındırma yolunda devletçe alınan ve alınacak olan tedbirlerin hükmü intihap ve inkişafına çok müsait birer amil ve mesnet olacaklarına kani bulunuyorum. Ve bu kanaatle, tasarrufum altındaki bu çiftlikleri bütün tesisat, hayvanat, demirbaşlarıyla beraber hazineye hediye ediyorum.
Çiftliklerin arazisi ile tesisat ve demirbaşını zücmel olarak gösteren bi liate ilişiktir.
Muktazi kanuni muamelenin yapılmasını dilerim.”
11 Haziran 1937