Yeniden İzleten 5 Aşk Hikayesi
Haber: Meltem Uygun
Aşk, oldukça tartışmalı bir kavram olmasının yanı sıra insanlık kadar eski ve güçlüdür. Sinema kitlesel bir anlatı olarak kabul gördüğünden bu yana aksiyoner yapısıyla kitleleri etkileyerek peşinden sürüklemektedir. Farklı anlatı biçimlerine sahip olmakla beraber klasik, geleneksel, modern ya da postmodern yapılarla en çarpıcı hikâye anlatıcısı olan sinema, yaşanmış aşk hikayelerinin yanında kurgulanmış ama etkisinden çıkamadığımız aşk hikayelerini de etkileyici bir şekilde izleyici ile buluşturmaktadır. Şimdi yeniden izleten 5 aşk hikayesine göz atalım.
1.La La Land
Damien Chazelle tarafından yazılan ve yönetilen “Aşıklar Şehri”, Amerikan romantik müzikal komedi-drama filmidir. Filmin başrollerinde Ryan Gosling ve Emma Stone yer alıyor. Film oyunculuğa hevesli Mia ile caz piyanisti Sebastian’ın ilişkisini konu edinmektedir. Aşıklar Şehri, yolları kesişen iki insanın hikayesini anlatıyor. Hayatlarında yön bulmaya çalışan Sebastian ve Mia’nın yolları, Los Angeles’ta trafiğin sıkışık olduğu bir gün kesişir. Her ikisi de sanat tutkunu olan ve hayallerini gerçekleştirme yolunda düşe kalka ilerleyen karakterlerdir. Sebastian, geleneksel jazzın kolonlardan yükseldiği bir kulüp açma hayalinde, Mia ise kafesinde çalıştığı film platosunda kendine uygun tüm oyunculuk seçmelerine katılarak bir rol kapma telaşındadır. Bu iki insanın kalpleri birbiri için atmaya başladığında ortaya çıkan aşkı hayat şartları bozacak ve onları yavaş yavaş hayallerinden uzaklaştırmaya başlayacaktır.
2.Call Me By Your Name
Beni Adınla Çağır, yönetmenliğini Luca Guadognino’nun gerçekleştirdiği romantik drama filmidir. Film “Benim Adım Aşk” ve “Sen Benimsin” filmlerinden sonra Luca Guadognino’nun arzu temalı üçlemesinin son ürünüdür. Beni Adınla Çağır, 1983’ün yaz aylarında geçiyor. Kuzey İtalya’da ailesiyle kırsal bir bölgede tatil yapan Elio, günlerini kitap okuyarak ve kız arkadaşı Marzia’ya zaman ayırarak geçirmektedir. Arkeoloji profesörü babasına çalışmalarında yardımcı olmak üzere oraya gelen Amerikalı doktora öğrencisi Oliver, Elio’nun hayata bakışını tamamen değiştirir. 1983 yazı, Elio’nun hiçbir zaman unutmayacağı bir yaz olacaktır.
3.Pride &Prejudice
Aşk ve Gurur Joe Wright tarafından yönetilen, Jane Austen’ın 1813’te yayımlanan “Gurur ve Önyargı” kitabından uyarlanan, 2005 yapımı romantik dram filmidir. Film toprak sahibi seçkinlerden olan bir İngiliz ailesindeki beş kız kardeşin evlilik, ahlak ve kavram yanılgılarının sorunları ile uğraşmasını konu alıyor. Film gerçekçilik, romantizm ve aile gibi temaları ele almaktadır. 18.yüzyıl sonlarında, sınıf bilincinin hakim olduğu İngiltere’de yaşayan beş kız kardeş, annelerinin iyi bir koca bulup geleceklerini güvence altına alma hayalleriyle büyütülmüşlerdir. Fakat, neşeli ve zeki bir mizaca sahip olan Elizabeth, annesinin bu dayatmasına boyun eğmeyip kendisine düşkün olan babasının da desteğiyle hayatını daha farklı ve dolu dolu yaşamak için verdiği mücadeleyi anlatmaktadır.
4.When Harry Met Sally
Harry, Sally ile Tanışınca; Nora Ephron tarafından yazılan ve Rob Reiner tarafından yönetilen 1989 Amerikan romantik komedi filmidir. Film, günümüzde çokça dile getirilen “Kadın ve erkek sadece arkadaş olabilir mi?” sorusunu gündeme getirmektedir. Bir yolculuk sırasında tanışan Harry ve Sally, sohbetleri esnasında aynı üniversiteden mezun olduklarını, ancak daha önce hiç karşılaşmadıklarını fark ederler. Bu keyifli sohbet sırasında konu ikili ilişkilere gelir ve iki karşı cinsin arkadaş olup olamayacağı üzerine uzun uzun tartışırlar ve arkadaş olarak kalamazlar. New York’a vardıklarında ayrılırlar. İkisi de kendi hayatlarını yaşamaya devam ederler. Ta ki kader yollarını tekrar birleştirene dek…
5. 500 Days Of Summer
Aşkın (500) Günü, yönetmenliğini Marc Webb’in üstlendiği, romantik komedi-dram türündeki 2009 çıkışlı Amerikan filmidir. Ana karakterin biten ilişkisinin ardından yaşadıklarına bakışını konu almaktadır. Alışılmamış türde bir romantik komedi olan film, aşkın gerçek olduğuna inanmayan bir kadın ve ona aşık olan bir adamın hikayesini anlatır. Tom Hansen, hayatından tamamen çıktığından emin olduğunda Summer Finn ile tanıştığı ilk günü hatırlar. Tom, Summer’ı gördüğü ilk anda aşık olur ve hayatının geri kalan kısmını bu kızla birlikte geçirmesi gerektiğini düşünür. Ne var ki Summer ne aşka ne ilişkilere inanmaktadır. Buna rağmen aralarında arkadaşlıktan öte farklı bir ilişki başlar. Birlikte geçirecekleri günler sıra dışı, eğlenceli ve komik bir hikayeye dönüşecektir.