Haber: Meltem Uygun
Göstergelerarası etkileşim, metinlerarasılıktan farklı olarak yapı ve ortam açısından birbirinden farklı olan sanat türlerinin birbirleriyle olan paylaşımını ifade eder. Bu anlamda göstergelerarası etkileşim, metin kavramı ile sınırlı değildir ve tüm sanat alanları için “türler arası bir kanal” anlamına gelmektedir. Resim sanatı, yazınsal bağlamda şiir ile yoğun bir ilişki içerisinde olmuştur. Ekfrasis göstergelerarası etkileşim bağlamında resim ve şiir arasında ortaya çıkan bu paylaşımı ve estetik dolayımı işaret eder.
Melih Cevdet Anday’ın “İkaros’un Ölümü” adlı şiiri görme yetisinin ve ekfrastik yapının başat kılındığı önemli bir şiirdir. Yaşlı Pieter Bruegel’in Landscape with the Fall of Icarus (İkaros’un Düşüşü Sırasında Bir Manzara) resminden esinlenerek yazılmıştır. Anday, Bruegel’in resminde yer alan temel kompozisyon biçimine sadık kalır ve resmin öznel perspektifini yazınsal anlamda işler. Aynı zamanda, şiirsel yaratıcılığın kendine özgü sözdizimsel çevirimi ve öyküleme biçimi ile resimsel elementleri dönüşüme uğratır.
İkaros Yunan mitolojisine ait efsanevi bir kahramandır. Efsaneye göre kral Minos,
İkaros’u ve babası Daidalos’u Labyrinthos adlı kuleye kapatır. Daidalos kurtulmak için kendisine ve oğluna balmumundan iki çift kanat yapar. İkaros’a çok yüksekten veya çok alçaktan
uçmaması gerektiğini söyler. Fakat, İkaros babasının sözünü dinlemeyerek gurur ve kibir ile
yükseklere doğru kanat çırpar. Kendi kuvvetinin büyüsüne kapılarak Güneş Tanrısı Helios’a
karşı saygısızlıkta bulunur. Bunun üzerine balmumundan yapılmış kanatları erir ve denize
düşerek boğulur. İkaros’un bu efsanevi öyküsü ve “eşsiz serüveni” tarihsel anlamda pek çok
sanatçının ilham kaynağı olmuştur.
İkaros’un Ölümü
Doğum çoğuldur, ölüm tekil
Mumdandı aç tutkumun kanatları
Uçuyordum sevinç içinde.
Herkes işinde gücündeydi
Yok olmuş damlar ki unuttum.
Ve güneşin basamağından döndüm geri
Üfür üfürü uçardı yalnızlık
Zamansızlığın kanadı yalnızlık.
Hiç yıldız doğmadı ben gökte iken
Ne düşlediğimi unuttum.
Çift sürüyordu bir köylü iki büklüm
Kalkmak üzereydi ak bir gemi limandan
Denize düşeni kimse görmedi.
Herkes işinde gücündeydi
Ve acı çekmeği unuttum.
Belleğimde hâlâ gökyüzü dünya
Yüreğin yaban arısı yalnızlık
Yaşantısız daldı yalnızlık.
Tükenmiş tutkumun neşeli ağırlığı
Göksel erincimi unuttum.
Ölmeden bütün sabahlarımı unuttum
Denize düşeni kimse görmedi
Gökten indiğimi kimse görmedi.
Ak bir gemi kalkıyordu limandan
Görmediklerini unuttum.
Bölünmemişti tarihsiz gün
Varlığın kanatsız adı yalnızlık
Sudan dışarda kalmış ayaktı yalnızlık.
Soyağacına tırmanmıştım putsuz tanrının
Ölümün dilini unuttum.
Düşüncem yavaş yavaş giriyordu varolana
Tam bir uygunluk yoktu aramızda
Saydam yağmur gibiydi canlandıran ölüm.
Herkes işinde gücündeydi
Olanı biteni unuttum.
Yaşadığıma inanılmaz benim
Masal kahramanı gibiyim
Kimse görmeden yittim gittim.
Melih Cevdet Anday
Melih Cevdet Anday “İkaros’un Ölümü” adlı şiirinde Bruegel’in resmini esin kaynağı olarak kullanır. Bu anlamda Anday’ın şiiri Bruegel’in eserini görsel bağlamından ayırır ve onu, şiirin sözdizimsel yapısında çoğaltır. Böylelikle, “farklı gösterge sistemleri arasında anlamsal bir döngü” kurulmuş olur. Zira “İkaros’un Ölümü”, Bruegel’in resminde yer alan kompozisyon biçimine sadık kalarak hem içerik hem de form düzeyinde semiyotik bir alışveriş içerisinde bulunur.
İlk olarak Bruegel, insanları İkaros’un düşüşüne karşı ilgisiz/aldırışsız biçimde resmederken Anday’ın şiirinde ise “Herkes işinde gücündeydi”, “denize düşeni kimse görmedi”, “gökten indiğimi kimse görmedi” “kimse görmeden yittim gittim” dizeleri ile şiir ve resim arasındaki göstergelerarası etkileşim ve alışveriş somut biçimde kurulmuş olur. İkinci olarak şiirde yer alan “çift sürüyordu bir köylü iki büklüm”, “kalkmak üzereydi ak bir gemi limandan” “sudan dışarda kalmış ayaktı yalnızlık” dizeleri, yine Bruegel’in resimsel kadrajına özgü betimlemelerdir.
Anday’ın şiirinin başlığı ile Bruegel’in resmi için uygun gördüğü başlık ekfrastik düzeyde örtüşür. “İkaros’un Düşüşü Sırasında Bir Manzara”, “İkaros’un Ölümü” ile sözdizimsel
bir yakınlık içerisindedir. Bu anlamda Anday’ın şiiri daha başlığından itibaren İkaros’un düşüşü sırasında ortaya çıkan manzarayı, hayatı ve ölümü ile birlikte çoğaltacağının sezgisel
haberciliğini üstlenir.
Anday, “İkaros’un Ölümü” ile Bruegel’in resminde yer alan peyzaj tasarımını ve estetik
panoramayı aynen tekrarlamaz. Şiir, yalnızca resmin yazılı bir kopyası değil şiir ekfrasis bağlamında resim ile “yarı-özerk” bir ilişki içerisindedir. Şiir, resimden farklı olarak İkaros’un düşüşü ile değil; onun öyküsü ile başlar. Bu anlamda resimde sonuç olarak gösterilen düşüş olayının gizemi ve esrarı şiirde açıklığa kavuşur gibidir. Böylelikle şiir resmin sessiz kaldığı, belirsiz bıraktığı boşlukları doldurmaya çalışır. Bunu, ifade ve anlatım gücünün somut biçimi olan öyküleme stratejisi aracılığıyla gerçekleştirir. Sonuç olarak, Bruegel’in İkaros’un Düşüşü Sırasında Bir Manzara adlı resmi ile Anday’ın “İkaros’un Ölümü” adlı şiiri arasında imgesel konum, sözdizimsel dağılım ve resimsel tasarım bakımından güçlü bir estetik ilişki söz konusudur.