Fotoğrafın ”Ara” Tanımı
yazı: Eylül Giriftinoğlu
Bir Objektife Tarihi Sığdırmak: Ara Güler
“Sanattan daha önemli bir uğraş, yaşadığı devrin görsel tarihini yazmaktır” diyor Ara Güler. Onun için fotoğrafçılık bir hobi değil bir görevdi. Tarihi objektifine hapsetmek için bir ömür harcadı.
Her fırsatta kendini sanatçı değil, fotoğrafçı olarak tanımladı. Ona sanatçı diyenlere inat Fotoğraf dergisinin okurları, Türkiye’de 100 Yılın Fotoğraf Sanatçısı Ödülü’nü ona verdiler ve herkes yürekten bağırdı: “Yaşasın ustaların ustası Ara Güler!”
Ara Güler, 16 Ağustos 1928 yılında doğdu. Çocukluğuna sinemaya olan yoğun ilgisinden dolayı yönetmen ve oyun yazarı olmak istiyordu. Sinemaya olan ilgisini pekiştirmek için sık sık Beyoğlu’ndaki sinemaları ziyaret ederdi. Lisedeyken toplu filmler alır izler ve Film stüdyolarında çalışırdı. Birkaç kere sinema yangınlarına yakalanınca babası onu bu ilgisinden uzaklaştırmak istedi. Fotoğrafçılığın iyi olabileceğini düşünen babası ilk kamerasını aldı. Küçük yaşlarda fotoğraf çekmeye başladı.
Fotoğrafçılığa yeni başladığı zamanlarda sık sık fotoğraf çekerdi. Bu fazla uğraşı çevresindekilerin de dikkatini çekti. Bir anısında bu uğraşı ile ilgili aldığı tatlı bir sorudan bahsediyor. Yine sokakta fotoğraf çeken genç Ara’ya sokakta oturan adam şu soruyu sorar, ”Oğlum sen hep böyle fotoğraf mı çekersin?” Ara’nın cevabı bellidir. ”Evet amca, hep böyle fotoğraf çekerim. Kendimi alıştırıyorum.”
Foto-Muhabirliğe İlk Adım
Ara Güler kendini ”Dünyanın Foto-Muhabiri” diye tanımlıyordu. Bu pek de yanlış bir tanım olmadı onun için. Zira, Güler hayatı boyunca dünyanın dört bir yanına gidip tarihi objektifine hapsedebilmek için önemli şahsiyetlerin ve sokakların fotoğraflarını çekmeye çabalamıştı.
Fotoğrafını çektiği şahsiyetlere fotoğraflarını imzalatır, onların hediyelerini stüdyosunda tutardı.
Foto-Muhabirliğe ilk adımını 1950’de Yeni İstanbul Gazetesi’nde attı. Gazeteye başlarken aynı zamanda İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde okuyordu.
1954’de Hayat Dergisi’nde fotoğraf bölüm şefi oldu. 1958’de Time-Life, Paris-Match ve Der Stern dergilerinin yakın doğu foto-muhabirliği görevine başladı.
‘Dünyanın en iyi 7 Fotoğrafçısından Biri’
Çok çalışkan olan Ara, zamanla başarısının sınırlarını genişletti. Dünyada da tanınan bir fotoğrafçı olmuştu artık.
1953’de Henri Cartier Bresson ile tanışarak Paris Magnum Ajansı’na katıldı. O yıllarda İngiltere’de yayımlanan “Photography Annual Antalojisi” onu dünyanın en iyi 7 fotoğrafçısından biri olarak seçti. Yine aynı yıl ASMP’de (Amerikan Dergi Fotoğrafçıları Derneği) tek Türk üye oldu.
Almanya’da çok az fotoğrafçıya verilen ve çok önemli bir ünvan olan “Master of Leica” ünvanını 1962’de kazandı. İsviçre’ye ait ”Camera” dergisi Ara Güler’e özel bir sayı ayırdı.
Tarihten Portreler
İsmet İnönü, Bertrand Russel, Winston Churchill, John Berger, Bill Brandt, Alfred Hitchcock, Ansel Adams, Imogen Cunningham, İndira Gandi, Salvador Dali, Picasso gibi birçok ünlü kişi ile röportajlar yaptı. Onların fotoğraflarını çekti. Her birini imzalatıp saklamayı ihmal etmedi. En ünlü röportajlarından biri fotoğrafçılara poz vermeyen Picasso ile yaptığı röportajı.
Fotoğrafın ”Ara” Tanımı
Ara Güler, bu serüvene hikayeler anlatabilmek için çıktı. Bu hikayeleri hapsedebilmek için sokakları arşınlar, insanlarla tanışır ve objektifine davranırdı. Onun için her fotoğraf bir hikayeydi ve dünya üzerinde anlatılmayı bekleyen tonlarca hikaye vardı. Türkiye’de başladığı hikayesine dünyadan da renkler ve çehreler ekledi. O kendi hikayesini, topladığı tüm bu hikayelerle anlatmayı tercih etti. Kamerasını eline aldığı ilk günden, son gününe kadar fotoğrafladı.
”Gezip görüp kendin keşfedeceksin. Gazetecinin birinci hedefi budur. Yani bugünün Kristof Kolomb’u olmak. Gitmeli, bulmalı onlarla beraber yaşamalı. Kendini keşfetmeli ve onlarla birlikte hissetmeli.”
Güler’in bu öyküleme isteği onu dünyaca tanınan önemli fotoğrafçılardan biri yaptı. Türkiye’nin yetiştirdiği en büyük değerlerden biri oldu. Böylelikle fotoğrafın ”Ara” tanımı yapıldı. Bu tanıma göre fotoğraf bir sanat değildir; fotoğraf kültürdür, fotoğraf tarihtir. En önemlisi, fotoğraf anlatılmayı bekleyen hikayedir.