Felsefenin Bilimi Sorgulaması: Gerçekliğin Arka Planı
yazı: Semanur Demir
Varlık var olan her şeydir. Peki var olan her şey gerçekten var mıdır? Bu soru varlık felsefesinin temel sorularından biridir. Ilk bakışta bu soru çok anlamsız gibi gözükebilir. Örneğin şu an bu yazıyı okurken kullandığınız telefon veya bilgisayar ekranı elbette vardır diyebiliriz. Elinizin altında hissedersiniz, gözünüzle görürsünüz hatta başka insanlara sorup elinizdeki materyalin gerçekten var olup olmadığını onaylayabilirsiniz. Peki ya ekranın üzerinde gördüğünüz yazılar gerçekten var mıdır? Doğada tıpkı bir ağaç, dağ gibi kendiliğinden var olan bir ‘A’ harfi görebilir misiniz? Ya da doğada 9 rakamını, geometrik şekilleri görmek mümkün müdür? Konuşmak, yazı yazmak, rakamlar, sanat eserleri doğada göremediğimiz ancak bizim zihnimizin üretip ortaya koydukları şeylerdir.
Mesela matematiğin evrenin dili olduğunu söylenir. Matematik, geometrik şekiller aslında zihnimizin evreni anlamak için ürettiği şeylerdir. Zihnimizin evreni anlamlandırmakta böyle güçlü bir rolü varken elimde tuttuğum kalemin gerçekten var olduğunu söyleyebilir miyim? Yoksa zihnim tıpkı rakamları ürettiği gibi kalem görüntüsünü zihnimde yaratırken eşzamanlı olarak kalemi elimde tuttuğum hissini bana yaşatıyor ve böylece kalemin gerçekten var olduğuna dair beni kandırıyor olabilir mi? Varlık felsefesi bu ikilemi çözmek için varlığı ikiye ayırmak durumunda kalmıştır.
- Gerçek Varlıklar: İnsan zihninden bağımsız, dış dünyada bulunurlar. Biz onları algılasak da algılamasak da hep vardırlar. Bunlara dağları, ovaları, kalem, ağaç gibi şeyleri örnek verebiliriz. Bu varlıklar zamana ve mekana bağlıdırlar. Bu sebeple de zamanla değişirler, yok olurlar ve var olurlar. Mevsimsel döngülere ve zamana bağlı olarak buzulların eriyip tekrar buzul oluşması buna örnek verilebilir.
- Düşünsel Varlıklar: İnsan zihninin ürünü olan ancak akıl ile kavranabilir olan varlıklardır. Zaman ve mekandan bağımsız olduklarından oluş ve bozuluş geçirmezler. Varlık felsefesi genellikle bu grubun oluşturduğu varlıklar ile ilgilenir.
Bilim varlığı var olarak kabul etmek zorundadır. Bilim, varlığı gözlemlenebilir ve deneysel olarak test edilebilir şeyler olarak kabul eder. Bu yaklaşım, evreni parçalara ayırarak her parçayı anlamak için farklı alanlar oluşturur. Ancak, felsefe varlığı bir bütün olarak ele alır ve eleştirel bir tutum sergiler. Bu yaklaşım, bilimin sorgulanmasına yol açar ve doğru bilinen şeylerin zamanla yanlışlanabileceğini gösterir.
Felsefeye göre bilim, kesinlik ve güvenilirlik arayışında ilerlerken, kendi sınırları ve güvenilirliği hakkında da sorgulanmalıdır. Zira, eğer varlığın doğasını anlamak için bilimin sunduğu araçlar zihinsel algılarımızın ürünleriyse, bu durumda bilime duyduğumuz güven ne kadar sağlam temellere dayanır?
Bilim, dış dünyayı anlamak için araçlar sağlar, ancak bu araçlar zihnimizin kavrama yeteneğiyle sınırlıdır. Bu durumda, gerçeklikle zihinsel algılar arasındaki uçurum ne kadar geniştir? Örneğin, kuantum fiziği dünyasında gözlemcilerin etkisi, gerçekliğin kendisini nasıl etkiler?
Bilim, tarafsız ve nesnel bir arayış gibi görünse de, araştırmacıların önyargıları ve ön kabulleri bilimsel bulguları nasıl etkiler? Belirli bir hipotezi desteklemek için yapılan deneyler, gerçeği objektif olarak yansıtır mı, yoksa bizi zihnin önceden belirlediği sonuçlara doğru mu yönlendirilir?
Felsefenin bilimi sorgulaması, bilimin neyi incelediğini, neyi anlamaya çalıştığını ve hangi yöntemleri kullandığını anlamamıza yardımcı olur. Bu, bilimin sınırlarını belirlememize ve bilimle diğer alanlar arasındaki ayrımı netleştirmemize yardımcı olabilir. Böylelikle bilimin sunduğu iddiaların doğruluğunu ve güvenilirliğini sorgular ve bilimin nasıl çalıştığını ve hangi önyargılarla karşılaşabileceğini anlamamıza yardımcı olur. Bize alternatif bakış açıları ve düşünce modelleri sunar. Bu, bilimin kendi içindeki önyargıları ve varsayımları sorgulamasına ve yeni perspektiflerin keşfedilmesine olanak tanır ayrıca bilimin gelişmesine katkı sağlayabilir. Bilim, felsefenin sunduğu eleştirel yaklaşımı ve sorgulama yöntemlerini benimseyerek daha sağlam ve kapsamlı bir bilimsel anlayışa ulaşabilir.