Erdem Sökmen ve Nağme Yarkın ile müzik üzerine
Röportaj: Dilara Yiğit
İstanbul Üniversitesi’nde Klasik Gitar bölümünü başlatan Sevgili Erdem Sökmen ve
Berklee College Of Music başta olmak üzere Avrupa’nın çeşitli yerlerinde eğitim, konser veren Sevgili Nağme Yarkın ile projeleri ve çalışmaları üzerine konuştuk. Kendilerine, bizlere vakit ayırıp sorularımızı cevpladıkları için teşekkür ederiz.
Uzun bir süredir profesyonel olarak müzik ile ilgileniyorsunuz. Bize sanatla olan ilişkinizden ve sizler için taşıdığı anlamdan bahseder misiniz?
Nağme Yarkın: 3 yaşında piyano çalmaya başladım. Dedemin annesinden, bana ve kardeşime kadar müzikle, sanatlaiç içe olan müzisyen bir aileydik. Hatırlamıyorum tabii ama annem bana hamileyken TRT’nin çok sesli korosundaydı, muhtemelen o güzel seslerden epey etkilendim.
Belki atalardan, belki de ruhun derinliklerine uzanan, daha eski zamanlarda bu sevda başlamış olabilir.
Bir enstrüman çalmak ya da müzik yapmakla alakasız gibi duran, fakat onlar geliştikçe, müziğe de yansıyan haller var; farkındalık, iletişim becerisi ve her anı yüzde yüz gönülden yaşamaya hevesli olmak. Farkındalık hayatı yaşarken gelişen bir beceridir ve kesinlikle müziğimize yansıyor. Anın içinde olmanın, müzikle bir olmanın, müzik olmanın tarifsizcoşkusunu da beraberinde getiriyor.
İletişim yeteneği, sahnede birbirini dinlemeyi ve gerçek iletişimi beraberinde getiriyor. Bir tepki olarak aklındakini icraetmeyi değil, gerçekten duyarak ve yanıtlayarak çalmayı deneyimlemeyi getiriyor. Ve müzik yaparken tüm benliğinizleorada olmak, müzikte özgünlüğü, bağı ve gerçekçiliği getiriyor.
Bunların hepsi hayatı yaşama yolumuzla ve kendimizi ifade biçimimizle paralel ve evet müzik de benim için en aşinaolduğum ifade yolu. Nasıl İstanbul kemençesi benim enstrümanım ise, ben de müziğin enstrümanıyım ve ancak içimden geçmesine izin verdiğim sürece ve dinlediğim sürece duyabilirim ve müziğe dönüşebilirim.
Erdem Sökmen: Kısaca yaşadıklarımı ifade etmek diyebilirim. Birikimlerimi, algılarımı, yaşam biçimimi doğru aktarabildiğimde sanata hizmet etmiş oluyorum diye düşünüyorum. Duygularımı en iyi şekilde ifade edebilmemin yoludur sanat.
Sevgili Nağme Hanım, kardeşiniz Baturay Yarkın ile kurduğunuz Yarkın Duo ile Avrupa ve Amerika’da pek çok konser verdiniz. Yarkın Duo’yu kurma fikrini sizde oluşturan şey neydi?
Nağme Yarkın: Yarkın Duo ve Baturay Yarkın Quartet, kendi bestelerimizi, geleneksel ve caz müziğinden örnekleri repertuarımıza aldığımız, besteci, caz ve tango piyanisti kardeşim Baturay Yarkın ile kurduğumuz iki grubumuz. Farklıkökenlere dayanan enstrümanlarımızı bir araya getirdiğimiz bu grupların oluşma fikrini ortaya atan aslında Baturay oldu diyebilirim.
Müzik yukarıda da bahsettiğim gibi hayatla iç içe ve Baturay’la aynı evde büyümemizin, arka planda çok fazla ortak vebesleyici yaşanmışlıklarımız olmasının, duymak istediğimiz müziği de benzer kıldığını fark ettik. Mesela bir düzenleme yaparken Baturay’ın bastığı akorlar, tam duymak istediklerim oluyor, keza onun da öyle hissettiğini biliyorum. Ailemizin de desteği ile cesaretle adımlarımızı attık ve devam ediyoruz.
Doğu ve Batı kültürlerinin birleşimi, özgünlük ve bireysellik. Bu iki grupla, Doğu ve Batı müziğini harmanlayarak, ayrım yapmadan, bir köprü olarak uyum içinde yaşayabileceğimizi anlatmak istiyoruz. Hiçbirimiz birbirimize benzemek ya da aynı olmak zorunda değiliz. Her gün yeni bir şey görmek ne kadar güzel, her gün yeni bir şey duymak ne kadargüzel. Bu grupla farklı kültürlerimizi birbirimizle paylaşabileceğimiz ortamlara katılma şansımız oluyor ve bu da müziğimizi gerçekten besliyor. Güzel dünyamızı, bu gezegeni, paylaşan insanlar olarak hayalimiz, tüm farklılıklarımıza rağmen, bu farklılıklarla renklerimizi genişleterek özgür ve barış içinde yaşamak.
Sevgili Erdem Bey, 1986 yılında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda klasik gitar bölümünü başlattınız.Bize bölümün kuruluş hikayesinden ve devamındaki süreçten kısaca bahseder misiniz?
Erdem Sökmen:
1984 yılında şimdiki adıyla Mimar Sinan güzel Sanatlar Üniversitesi’nden mezun olduğumda henüz eğitimci olmak gibibir düşüncem oluşmamıştı. Müzik yaşamımda daha çok performans sanatçısı olmayı düşünüyordum. 1986 yılında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı bünyesinde klasik gitar bölümü açılması kararı alındığında bu görevi üstlenmek istedim ve kabul edildim.
Kendi birikimlerimi aktarmak için bu durumun iyi bir fırsat olduğunu düşündüm. Türkiye’de klasik gitar eğitiminde uygulanan müfredatı geliştirmek üzere araştırmalarda bulundum.
İlerleyen yıllarda Bekir Küçükay ve Melih Kesikli de bölüme dahil olduktan sonra çalışmaları birlikte sürdürdük. Klasik gitar eğitimi veren köklü ve en iyi kurumların uyguladıkları eğitim modellerini ve müfredatlarını derleyerek yetkin bir program hazırladık. 35 yıllık eğitimcilik hayatımda yetiştirdiğim birçok öğrencim akademik ve performans alanındabaşarılı kariyerlere sahip oldular. Bu arada, üniversiteden mezun olduğumda performans yaşantısı üstüne düşündüğüm hayallerimi de gerçekleştirmeye devam ettim.
Bir yandan Caz & Türk müziği çalışmalarınızı sürdürürken diğer taraftan İstanbul kemençesini dünyaya tanıtmaya çalışıyorsunuz. Bize şu ana kadar sürdürdüğünüz çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Nağme Yarkın:
2012 yılından beri çalıştığım İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarında (Doç.) Dr. Öğetim Üyesi olarak görevyapmaya devam etmekteyim. 2022-2023 sezonunda 1 yıl boyunca davetli eğitmen olarak Kanada’da, AlbertaÜniversitesi’nde Osmanlı / Türk Müziği üzerine uluslararası öğrencilere eğitim verdim. 2018 yılında kompozisyon üzerine yapmış olduğum doktora tezimi yazarken 1 dönem boyunca İtalya’da Conservatorio Franco Vittadini’de Barok dönem müziği üzerine araştırmalar yaptım.
Akademik çalışmalarımın yanı sıra, Baturay ile 2016 yılından beri içinde bulunduğumuz, Yo-Yo Ma tarafından kurulmuş olan SilkRoad Projesi dahilinde Avrupa ve Amerika’da konserler ve workshoplar verdik. Ayrıca Yarkın Duo ve Baturay Yarkın Trio & Nağme Yarkın olarak ise ülkemizde ve dünya genelinde birçok festivalde yer aldık.
2018 yılında Yarkın Duo olarak aldığımız davet üzerine, Türk müziği ve caz müziğinin bir araya gelebilmesi üzerineBerklee Collage of Music’de bir workshop verdik.
Meditasyon müzikleri, Anadolu müziği ve Caz müziğini içeren albümlerimizde, kendi bestelerimizi ve geleneksel müziğimizden seçkileri yayınlamaya devam ediyoruz. Çok kıymetli müzisyen Erdem Sökmen ile duo olarakkaydettiğimiz ‘’Duende’’ albümümüz Ada Müzik tarafından Aralık 2023’de yayınlandı. İstanbul kemençesinde ve vokalde yer aldığım, Baturay’ın bestelerinden oluşan son albümümüz “Dream Again” ise 9 Şubat 2024’de AudioMaze tarafından yayınlandı.
Cengiz Tanç, Cemal Reşit Rey, İlhan Usmanbaş ve Carlo Domeniconi ile çalıştınız. Başta Cemal Reşit Rey olmak üzere önemli isimlerle çalışmak size neler kattı?
Erdem Sökmen:
Cemal Reşit Rey kompozisyon bölümündeyken enstrümantasyon hocamızdı. Sadece bu dersle kısıtlı kalmayıp farklı müzik tecrübelerini de paylaştı. İlhan Usmanbaş ve Cengiz Tanç ise çağdaş müzik ve stil konusunda değerli bilgiler verdiler. Kompozisyon eğitimimin gitarda kendimi ifade etmek konusunda çok büyük katkısı olduğunu düşünüyorum.
Daha önce yaptığınız bir dünya turnesi kapsamında Andre Rieu ile aynı sahneyi paylaştınız. Kıymetli isimlerle aynı sahnede yer almak size neler hissettiriyor? Bu turne ile nasıl bir deneyim kazandınız?
Nağme Yarkın:
Evet dünyaca ünlü keman sanatçısı Andre Rieu ve orkestrası ile bir araya gelmemiz oldukça heyecanlı ve tarifsiz bir deneyim oldu. İlk konserden yaklaşık 10 ay önce İstanbul’a geldiğinde kendisi ile tanıştık, eserleri belirledik. Türkiye’de konsere gelenlerin eşlik edebileceği eserleri seçmemi rica etti ve sonra o eserleri orkestra için düzenledim. Ayrıca benden birkaç Türk müzisyen ile bir ekip kurmamı da istedi. Benimle beraber sahnede olan kıymetli müzisyenler, ritimlerde sevgili babam Fahrettin Yarkın, ut ve kanunda sevgili arkadaşlarım Enver Mete Aslan, Serkan Halili’ydi.
Daha sonra konserlerin başlamasından önce bizi yaşadığı yere, Maastricht’e davet etti ve orada stüdyosunda provalar yaptık. Devasa bir stüdyoda, müthiş derecede disiplinli provalarımızda; müzikten kostüme, duruştan selam vermeye kadar sahnede sunulacak her şeyi kesinleştirdik.
Andre Rieu ve ekibi ile halâ iletişimdeyiz ve önümüzdeki konserler için olasılıkları konuşmaktayız. Ülkemizden özellikle geleneksel enstrümanlar ve müzisyenler tercih etmesi ve bu enstrümanları biliyor olması, ülkemizde yaşayan insanların kaçta kaçının bu enstrümanları bildiğini ve ne kadar kıymet verdiğini sorgulatıyor.
Bir yandan Hasan Meten diğer taraftan Nağme Yarkın ile albüm çalışmalarınızı sürdürmektesiniz. Aynı zamanda Türk Popüler müziğine de önemli katkılar sağladınız. Bize güncel projelerinizden bahseder misiniz? Sanatseverleri neler bekliyor?
Erdem Sökmen:
Hasan Meten ve Nağme Yarkın albümlerinden sonra yine Hasan Meten ve Nağme Yarkın ile üçlü bir projemiz var ve bu şekilde de konserler vermeye başladık. Bunun dışında Sabri Tuluğ Tırpan, Eylem Pelit ve Volkan Öktem ile birlikte yürütmekte olduğumuz ‘’Terra Magica’’ adlı grubumuzla da çeşitli konserler vermekteyiz ve bu grupla da bir albüm kaydı gerçekleştirdik. Bundan sonraki projem ise solo albümümü kaydetmek olacak.
2022 yılında, dünyada bir ilk olarak, kendi bestelerinizden oluşan çok sesli İstanbul kemençesi albümü Künh’ü yayınladınız. Albüm müzikseverler tarafından nasıl karşılandı? Bu albümü hazırlarken size neler ilham verdi?
Nağme Yarkın:
Kompozisyon bölümündeki lisans yıllarında hayalini kurmaya başladığım çok sesli kemençe müziğini bu albümde gerçekleştirmiş oldum. Bu konuda halâ çok heyecanlıyım, çünkü yıllar içinde hep bu hayali beslemeye devam ettim ve pandemi döneminde evde tek başıma bu eserleri kaydettim. Farklı tınıları olan kemençeler ile icra ederek, ses sahasını genişletmek ve bir quartet tınısı yaratmak istedim.
‘’Künh’’ bir şeyin özü ve içyüzü anlamına geliyor. Albümde gerçekten içimden geçen müziği yansıtmaya çalıştım ve albüm kapağında da kemençenin içinin fotoğrafını kullanarak, görsel ile de bu ifadeyi desteklemek istedim. Yaşadığımız dönemin düzeninde, madde dünyası ön planda hayatlarımızı etkiliyor. Fakat insanlığın unuttuğu ve ihtiyacı olan asıl mesaj bize içeriden geliyor.
Sanat dallarında farklı olmanın değil, özgün olmanın, özüne sadık kalmanın değerli olduğuna inanıyorum. Ancak bu şekilde hayatımız ve sanatımız içimizdeki o derin kaynağın bir yansıması olabilir.
Tarih boyunca hepimizin bir parçası olduğumuz kadim mirasların ışığında, doğanın, edebiyatın, kültürlerin ilhamıyla bu albümü oluşturdum. Tınıların üzerinde çalışmaya devam ediyorum, ikinci albüm için besteleri tamamladım, 2024 sonlarına doğru kayıtlara başlayacağım.
İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda 1986-2022 yılları arasında eğitim verdiniz. Hem müzisyen hem de bir eğitimci olarak öğrencilerinize eğitim verirken nelere dikkat edersiniz? Müzisyen bir eğitimci olmak size ne gibi faydalar sağlıyor?
Erdem Sökmen:
Gençlerin fikirlerine her zaman önem verdim kendi çalışmalarımda onların da fikirlerini dinledim bazen bu vesileyle onlardan da öğrendiğim şeyler oldu.
Öğrencilerimin her zaman çok yönlü olmalarını istedim sanatın diğer dalları ile de yeterince ilgilenmeleri gerektiğini ve müzikte de çeşitli türleri dinleyip fikir sahibi olmalarını istedim. Enstrüman çalmanın ve tekniğin sadece bir araç olduğunu önemli olanın müzik yapmak olduğunu anlatmaya çalıştım ve bütün bunları uygulayan bir hoca olarak bunun avantajlarını birebir görerek çalışmanın onlar için yararlı olduğunu düşünüyorum.
Uzun bir süredir hem bu alanda çalışmakta hem de pek çok değerli eseri sanat dünyasına kazandırmaktasınız. Yolunuzdan ilerlemek isteyen genç yeteneklere verebileceğiniz önemli tavsiyeler var mı?
Nağme Yarkın:
Elbette çok var ama benim için oldukça önem taşıyan iki tanesinden bahsetmek istiyorum.
Kendileri için yeni olan müzikleri keşfetmek için kulaklarını dünyaya açmaları oldukça önemli. Sadece kendi enstrümanımızın repertuarında kalmamız gerekmiyor. Çünkü müzik, çok klişe olacak fakat evrensel bir dildir ve seçtiğimiz enstrüman ile belki daha önce çalınmamış birçok müzik stili olabilir. Bu sadece yapılmamıştır ama neden siz yapmayasınız?
Bir diğeri ise benzer olmak; büyük ustaları dinlemek ve feyz almak önemli tabi fakat eğer o ustalar kendinizle aranıza giriyorsa tehlike çanları çalmaya başlar. Sizin müziğiniz, sizden önce yaşamış çok başarılı bir müzisyenin tekrarı olma çabası içinde devam eder. Evet belki benzersiniz ve insanlar bunu söylediğinde sevinebilirsiniz ama, kendi enstrümanımdan örnek vermem gerekirse, biri sizi Tanburi Cemil Bey’e benzetir fakat Tanburi Cemil Bey dinlemek istediğinde sizi değil, O’nu açar. Bu yüzden kendiniz olmak için, içinizden geçen müziği dinlemeniz, bulmanız ve onu icra etmeniz çok önemli.
Erdem Sökmen:
Bu sorunun yanıtını biraz önce verdim sanırım. Ek olarak ilk başlarda iyi yorumcuları taklit etmek yararlı olabilir ama sonunda bütün bu bilgiler eşliğinde çeşitlilik ile birlikte kendi stillerini oluşturmaları gerekir yani yaşadıklarını çalmaları gerekir bu yüzden deneyimler, birikimler çok çok önemli. Hocalığı seçeceklerse mutlaka pedagoji öğrenmeleri gerektiğini söyleyebilirim.