Kendini Gerçekleştiren Kehanet
Yazı: Semanur Demir
Kendini gerçekleştiren kehanetin temelde anlatmaya çalıştığı şey beklentin neyse onu hayatına çekersin düşüncesidir. Bunun nasıl oluştuğunu anlamak için önce inançlarımızın düşüncelere, düşüncelerin de davranışlarımıza dönüştüğünü hatırlamak faydalı olacaktır. Kendimize, dünyaya ve insanlara dair inançlarımız yaşamımızın ilk 6 yılında oluşur. İnsanlar genellikle bu ilk 6 yılda oluşan inançları tekrar etme eğilimindedir. Bilişsel Davranışçı Terapi ekolü, bu inançlara temel inançlar der ve 3 ana başlıkta toplar: Çaresizlik, değersizlik ve sevilmeme.
Bu duygularıyla büyümüş bir çocuk kendi yaşantısından yola çıkarak dünyada adalet olmadığı inancını benimseyebilir. Bu yaptığı aslında bir düşünce hatasıdır, aşırı genelleme yapıyordur. Kişi farkında olmasa da yaptığı düşünce hatası onun davranışlarını belirler. Dünyanın adaletsiz bir yer olduğunu düşünen biri hiçbir zaman hak ettiği şeylere sahip olamayacağını bildiğinden kendini geri planda tutmaya çalışıp hayata karşı pasif bir tutum ve davranış sergiler. Kişinin istekleri ve hayalleri için harekete etme motivasyonun olmaması da onu hak ettiği şeyler için savaşmamaya sürükler ve isteklerine hiçbir zaman ulaşamamış olur. Gün sonunda elinde hiçbir şeyi olmayan kişi ‘para, şans, mutluluk bir bize gelmez’ gibi bir düşünceyle kendi kehanetini doğrulamış olur.
Beynimiz biz neye inanıyorsak onu haklı çıkarmaya çalışır. İnançlarımızın bizi nasıl yönlendirdiğini daha iyi anlamak için öğretmenlerle yapılmış bir deneye bakalım:
Bir okul müdürü, üç öğretmeni yanına çağırıp onlardan okuldaki en iyi öğretmenler oldukları için 90 tane üstün zekalı öğrenciyle ilgilenmelerini ister. Ancak seçilen öğretmenler okulun en iyi öğretmenleri oldukları için değil tamamen rastgele seçilmiştir. Üstün zekalı olarak tanıtılan çocuklar da üstün zekalı değil, sıradan çocuklar arasından rastgele seçilmiştir. Dönemin sonunda üstün zekalı olarak tanımlanan 90 öğrencinin diğer öğrencilerden %30 daha başarılı olduğu tespit edilir. Öğretmenler önce kendilerinin en iyi olduklarına sonra da öğrencilerinin en iyi olduklarına inandıklarından potansiyellerini tamamını kullandılar. Öğrencilere sergiledikleri hal ve tavırları, tutumları, davranışları değişti. Öğretmenlerdeki bu olumlu değişim ise öğrencilerde etki etti. Öğretmen normal gelişim gösteren bir öğrenciye üstün zekalı bir öğrenciymiş gibi davranarak, ona inanıp başarısını destekleyerek normal çocukların başarı oranları arttırmış oldu.
Okulda, iş yerinde, ikili ilişkilerde kendini gerçekleştiren kehanet hep kendini gösterir. Potansiyeli olduğunu düşündüğümüz kişilere destekleriz. Biz onları destekledikçe onların özgüvenleri artar ve potansiyellerini kullanmaya başlarlar. Bizim de onlarla ilgili düşüncemizi doğrulanmış olur. Potansiyel göremediğimiz bir kişiye ise olumsuz bir tavır takınırız. Bu olumsuz tavır kişinin güvenini zedeler ve başarmasını yardım edecek gücü ve desteği bulamaz. Bunun sonucunda başarısız olma ihtimali fazla olur ve biz yine kendi kehanetimizi gerçekleştirmiş oluruz. Kendini gerçekleştiren kehanetin olumsuz etkilerinden kurtulmak için her türlü ilişkide önyargılardan ve etiketlemelerden kaçınmak, gerçekte ne düşündüğümüzü fark etmek önemlidir.
Sonuç olarak gerek kendimizle ilgili düşüncelerimizde gerekse ikili ilişkilerde düşüncelerimizin ne kadar güçlü olduğunu gördük. ‘Zaten ben beceriksizin tekiyim, hiçbir şeyi beceremem’ diyorsanız tebrikler kendi başarısızlığını inşa ediyorsunuz. İlişkilerinizde hep terk edileceğinize, aldatılacağınıza inanıyorsanız. Bu düşünceyle sergilediğiniz davranışlarla partnerinizi kendinizden uzaklaştırabilir ve sonunda kendinizi ‘Ben biliyordum böyle olacağını, hep başıma aynı şeyler geliyor, benim kaderim bu’ derken bulabilirsiniz. Oysa başınıza gelen şey kaderiniz değil inanmayı seçtiklerinizdir.
KAYNAKÇA
https://tezgahcilar.com/pygmalion-etkisi-nedir-nasil-gerceklesir/