Kahraman Sensin: Sindirella
Yazı: Aleyna Tavlı
2015 yapımı Disney imzalı Sindirella filmi animasyon versiyonlarından ziyade daha büyük yaş gruplarına da hitap edebilen bir film. Kitaplarını okuduğumuz, bize anlatılan, filmlerini izlediğimiz ya da en azından hakkında fikrimizin olduğu Sindirella masalıyla ilgili söyleyecek bir iki kelimesi olmayan yoktur. Bu kadar yayılabilen ve uzun zamandır anlatılmaya ve filmlerinin yapılmasına konu olan masala merceğimi biraz yaklaştırmak istiyorum.
Sindirella hepimizin bildiği gibi önce annesi sonra da babasının vefatı üzerine kötü üvey annesi ve üvey kız kardeşlerine tahammül ederek beyaz atlı prensiyle tanıştıktan sonra mutlu sona eren masal prensesimizdir.
Peki ya neden mutlu sona ermek için yakışıklı prensin gelmesi gerekiyor biraz bakalım. Masal kahramanımız olan Kül Kedisinin başına gelen olaylara verdiği tepkiler günümüz perspektifinden baktığımızda tamamen patriyarkiyi beslemektedir. Kendi evinde hizmetçi olan ve duruma sabır ve sükûnet gösteren Sindirella’nın bu tavrı ölen annesinden yadigâr olan “iyi kalpli ve cesur ol” sözlerinden gelmektedir. Tabii ki iyi kalpli ve cesur olmak güzel erdemlerdir fakat burada iyi kalpliliğin kadınların olduğu duruma ses çıkarmadan bir mucize veya kahramanını beklemesi olarak yansıtılmaktadır. Patriyatrik bakış açısında kadınların iyi kalpliliği ve cesurluğu yaşadığı zorluklar karşısında sessizliğini nasıl koruyabildiği ve ne kadar uzun süre itaat edebildiği ile ölçülmektedir. Kadınların bu tarz tasvirleri günümüzde de varlığını sürdürmekte ve toksik masküleniteyi beslemektedir.
Bu masalda ve nicesinde kadınlar güzel ve itaatkar, kendi başına var olmayan, kendi hayatına yön veremeyen, tabiri caizse sihirli bir ele ihtiyaç duyan bağımlı ama tüm bunların erdemli sayıldığı bir karakter çerçevesinde oturtulmaktadırlar. Hayatının bir döneminde ya da hayatı boyunca toy kalmış erkek bireyler de ikili ilişkilerde güç elde ederek, ilişki kurduğu kadın hakkında söz sahibi olarak, onun kahramanı olarak aslında kendilerine dahi itiraf etmedikleri yetersizlik duygularının yarattığı boşlukları doldurmayı amaçlamaktadırlar. Erkeklerin egemen olduğu dünyadan günümüze uzanan ve toksik maskülen dediğimiz ruhsal anlamda olgunlaşmamış erkek bireylerin kendilerini rahatça kandırmaya devam edebilmeleri için tasvir ettikleri kadın modeli bu sebeple ortaya çıkmaktadır. Yıllardır her yerde karşımıza çıkan bu masallar ve Hollywood yapımları bizi ya uyutmakta ya da gerçeğe uyandırmaktadır. Karşımıza çıkan uyanmak ve uyumak ikilemi ise baktığımız yere, seçimlerimize, özsevgimize, özsaygımıza göre değişmektedir. Olgunlaşmış hiçbir ruh cinsiyet ayırmaksızın kendi eksikliğinden dolayı herhangi birini değiştirip boyundurluğu altına almaya çalışmamakla beraber tüm dikkatini en yüksek derecede gelişimi için kendisine vermektedir. Bu durumda olgun olmayan aşklarda karşımıza çıkan toksik ilişki biçimi bağımlılık modeline dayanmakta ve bize de dayatılmaktadır. Filmi izleyen ve izleyecek olan herkese soğuk duş etkisi yapmasını dilerim. İyi seyirler…